İMALAT MÜHENDİSLİGİ
  14 mart
 

 

Hakem Heyeti üyesi olduğum Saint Louis Üniversitesi John Cook School of Management tarafından yayımlanan “The Multinational Business Business Review” isimli bilimsel dergide yayımlanan bir makalede 1968-2002 döneminde doğrudan yabancı sermayenin Türk ekonomisinin büyümesine katkıda bulunmadığı ortaya çıktı. ...

Karadeniz Teknik Üniversitesi`nden Profesör Dr. İhsan Günaydın ile Bahçeşehir Üniversitesi`nden Doçent Dr. Ekrem Tatoğlu tarafından gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırmada değişik istatistiksel kontrol teknikleri ve karşılaştırmalar da yapılarak

“bu süre içinde ülkeye giren Doğrudan Yabancı Sermaye (DYS-Foreign Direct Investment)” ile Türk Ekonomisinin büyümesi arasında bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunmadığı” kanıtlandı. Değişik çalışmalarda doğrudan yabancı sermayenin ülkelerin kalkınmasına en az yerli yatırımlar kadar fayda sağlandığı, bugün çok hızla büyüyen ekonomilere DYS girişinin çok fazla olduğu gerçeği de göz önüne alınırsa Türkiyede bunun ortaya çıkmaması bu süre içinde Türkiyeye gelen DYS’nın azlığına ve bazı yerel faktörlere bağlandı.
Bu yerel faktörler arasında eknomik kalkınma politikalarında DYS girişine gereken önemin verilmeyişı, ekonomik ve siyasi istikrar, maliyet ve işçilik kalitesi, altyapı, yasal system, vergilendirme yapısı ile teşvik sisteminin yeterli olmayısı vurgulandı.

Yapılan öneriler

İki Türk akademisyen araştırmalarında Türkiye`de ekonomik politikalarda DYS çekebilmek için bazı uzun vadeli önlemler ve politikalar geliştirmesi gereğine dikkati çektiler. Yapılan öneriler arasında ise DYS’ye dayalı bir ekonomik büyüme politikası izlenmesi-daha çok taviz ve teşvik verilmesi-yerel kaynakların eknomik büyüme için seferber edilmesi, DYS girişi ile ilgili uzun vadeli ve tutarlı politikaların sürdürülmesi i gereği de bulunmaktadır. Yazarlar Haziran 2003`te yürürlüğe konan Doğrudan Yabancı Sermaye Yasası`nın yapısal olarak çok liberal koşullar taşıdığını belirterek, özellikle AB tam üyeliği ile ilgili gelişmelerin DYS girişini hızlandıracağı tahmininde bulundular.

Araştırma her ne kadar ilginç bir sonuç ortaya çıkarıyorsa da, verilerin 5 yıl öncesine ait olmasının bugünkü durumu tam yansıtmadığı da bir gerçektir. Son 4-5 yıl içinde bu alanda gözlemlenen değişmelerin de ele alınarak çalışmanın “güncelleştirilmesi” ve yeni bulguların ışığında Türkiye’nin bir anomali değil, diğer ülkeler gibi DYS girişi ile

ekonomik büyüme arasında doğrudan bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunduğunu ortaya koyabileceği beklenmektedir.

Kafamız hala karışık

Bilindiği gibi DYS konusunda ülkelerin uyguladığı üç ana politika bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Marksist görüşün ağırlık taşıdığı Radikal görüştür. Bu görüştekiler DYS’nin çok uluslu şirketlerin Batı emperyalizminin yeni silahı olduğunu ileri sürerek buna karşı çıkmaktadırlar. Bunun tam karşıtı olan aşırı Liberal görüş ise hiçbir kısıntıya ve denetime tabi olmadan DYS’nin ülkeye girişinin faydalı olacağı inancını beslemektedirler. Yani DYS, şirketleri her alanda, her konuda teşvik görmekte ve hiçbir kısıntıyla karşılaşmamaktadırlar. Birçok gelişmiş ülkede uygulanan politika ise “Gerçekçi Milliyetçilik” diye tanımlanan ve “hangi sektörde ve alanda ve uzun vadede ülkeye fayda sağlayacaksa yabancı sermayenin her türlü teşvik ile desteklenmesi gerektiği” görüşüdür. Bu arada ülkenin hayati sektörleri ve stratejik çıkarları ile ilgili yatırım alanları DYS’nin kapsamı dışına çıkarılmaktadır.

Bir başka önemli konu da DYS çekmenin ülkeler ve hatta bölgeler arasında bir çeşit `rekabet” yarattığı gerçeğidir. Ama her durumda “Gerçekçi Milliyetçilik” görüşünün uygulanması bir zorunluluktur. Türkiye’nin son zamanlarda uyguladığı DYS politikasının daha çok aşırı Liberal görüşe yakın olduğu izlenimi vermektedir
 
 
  Bugün 21 ziyaretçi (35 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol